Hikâyeye uzaktan bakmak istediği dönemleri olur insanın. Günlük telaşın altında ezildiği veyahut stresin yarattığı tozları halının altına süpürdüğü günleri, yılları olur bazen insanın. Ama toz bulutu gün gelir artık halının altına sığmaz olur. Islak çorap kokan bir odada toz bulutunun içinde nefes almaya çalışırken bulur kendini bazen insan. Pencereyi açar sade ve sadece oksijen almak, bakıp kalmak ister gökyüzüne. Durmaktır sadece istediği uzun uzun durmak ve tozlardan arınmak. O yüzden mesafe iyidir; ara ara uzak olmak, uzak kalmak iyidir herkese ve her şeye. Ben bu uzaklık meselesini her manada pozitif değerlendirenlerdenim. Zira sen ne kadar uzak kalmak istersen iste, yaşadığın çağda uzakları yakın eden vicdanı olan insan için derin yaralar açan hadiseler yaşanır an be an.
Yaşadığın şehirde yurt kantininde başı gövdesinden ayrılarak öldürülen öğrencinin haberinden sonra da bir süre aynı noktaya bakıp sabitlenebilirsin. Akdeniz Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği 1.sınıf öğrencisi Mehmet Sami Tuğrul, Kepez İlçesi’nde yer alan “İlim ve Kültür Derneği” ne ait yurtta Antalya Valiliği’nin açıklamasıyla “Şizofren” ve “Duygu Durumu Bozukluğu” teşhisi konulan son kontrollerine gitmediğini öğrendiğimiz 38 yaşındaki aşçı İhsan Güney tarafından “Deccal’i vurdum” diyerek vahşice katlediliyor. (Tabi valilik sosyal medya hesabından paylaştığı açıklamasında yurdun ismini zikretmiyor.) Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr Özlenen Özkan ise açıklamasında (Bu açıklama, Antalya’nın izlenen yerel tv lerinden birinde “Rektörden duygusal paylaşım” olarak verildi) Sayın Rektör “Mehmet Tuğrul’u cinayete kurban verdik .Çok üzgünüm” diyor ve ekliyor “Sanırım dünya asla daha iyi olmayacak”. Evet iyi bir yer olmayacak. İyi bir bütünlüklü yaklaşım duruş irade gerektiriyor zira. Samimi duygusal bir paylaşım belli hocanın üzüntüsü. Belli ama eksik ifadelerle, eksik o kadar eksiğiz ki aslında.
Bir konuya bakarken her cephesinde görme sorumluluk alma iktidarın 20 yıldır tarikat ve cemaatlere sağladığı kolaylıkları bunun sonuçlarını, ziyan olan öğrencileri ifade etme noktasında o kadar kusurluyuz. Antalya Büyükşehir Belediyesi Gençlik Merkezi adına Ozan Şükrü Karapınar “Şehrimizde yaşanan vahşet karşısında kelimelerimiz tükeniyor” başlığı ile açıklama yapıyor. Bu açıklama, belediyenin internet sitesinde mevcut ama sosyal medya hesaplarından paylaşılmamış. Sayın Başkanın bir paylaşımına da rastlamadım. Oysa “Başkan Muhittin Böcek’in talimatıyla!!! diye başlayan her türlü haber videoları 333 kez yayınlanırken. Geçtiğimiz ay sahte beğeni satın alan kurum, kişi ve kuruluşlar arasında Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin isminin de yer aldığını hatırlamak, hatırlatmak gerek. Oysa böylesi bir büyükşehirde, böylesi siyasal bir atmosferde ve böylesi akıl dışı olaylar yaşanırken nitelikli içerik için tüm koşullar mevcutken neden sahte beğeni alınmak istenir. İşte bu benim “Ne Şiş Yansın Ne Kebap” olarak nitelendirdiğim yönetim anlayışı ve taşra mantığından çıkamamakla ilgili. 24 Kasım Öğretmenler Günü için hazırlanan bir İstanbul bir de Antalya büyükşehir belediyelerinin sosyal medya paylaşımına bakınız. Farkı göreceksiniz. Oysa yanmalı dibini görmeli hatta, ortalık yansın buralar. Bu öğrenci tarikat yurdunda bir cani tarafından öldürüldü. Söylemeliyiz daha yüksek sesle ifadelerle, duruşla, kararlılıkla, inatla.
Kimdir bu İlim ve Kültür Derneği? Hafıza tazelemekte fayda var hem de çok büyük bir fayda. Cumhuriyet’ten Ozan Çepni’nin haberine göre, MEB Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü’nün, Bursa merkezli “Çay House”, İzmir merkezli “Sözler Köşkü”, Ankara merkezli “Çınaraltı” gruplarına “İlim ve Kültür Derneği” sıfatıyla okullarda etkinlik yapmasına izin verdiği tespit edildi. CHP Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya, MEB’in cemaat uzantısı olan yeni yapılara karşı kapısını sonuna kadar açtığını sonsuz kolaylıklar sağlandığını defalarca söylemiş en son ANKA’ya verdiği mülakatta “MEB’ i yöneten şu an Mahmut Özer değil tarikatlardır” demişti. Velhasıl, son 2 yılda artan derin yoksulluğa bağlı olarak temel ihtiyaçların karşılanamaması öğrencilerin barınma sorunu herkesin malumu bir konu. Yazıldı, çizildi, konuşuldu yerel yönetimlerin çabaları var. Yeterli mi asla değil? Hatırlamaya devam edelim. 2017 Adana Aladağ’da yaşanan yurt faciasından sonra yerel yönetimlerden alınarak MEB’e verilen yurt açma yetkisi, 2019 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 7180 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile özel barınma kurumları Gençlik ve Spor Bakanlığına devredildi. Temmuz 2020 de yayınlanan Yükseköğrenim Özel Barınma Hizmetleri Yönetmeliği’nin personele ilişkin 10. maddesinde “ Yemek, temizlik ve binanın güvenliği ile ilgili hizmetler, bu hizmetleri sunan kuruluşlardan da hizmet satın alınarak yürütülebilir. Bu takdirde sözleşme yapılan kuruluş münhasıran kurum yönetimine karşı sorumludur. Hizmet satın almak suretiyle kurumlarda çalıştırılan personelin bilgileri kurum tarafından il müdürlüğüne bildirilir” diyor. Bilgilere psikolojik hadiseler dahil değil ama.
Bugün Antalya Akdeniz Üniversitesi yerleşkesine yakın Gülveren ya da Kültür Mahallesi’nde 1+1 ev kiraları 2000 TL’den başlıyor. KHK’ya ait yurda yedek listeden 26. Sırada giren tek maaşlı bir ailenin çocuğu olarak empati duygum da haliyle yüksek. Antalya Barosu’nun açıklaması ise net ve olması gerektiği gibi. Baro, Antalya İlim ve Kültür Derneği’nin öğrenci yurdunda aşı tarafından bir öğrencinin başının kesilerek öldürülmesinin ardından yaptığı açıklamada iktidara seslendi; “Neredeyse her ilçede fakülte ve meslek yüksekokulu açmak, tek başına övünülecek bir durum değildir. Bu üniversiteleri kazanan gençlere, sağlıklı ve güvenli bir eğitim ve barınma ortamı da sağlanmalıdır” dedi. Durum acı hem de çok acı.