SÜMEYYE AVCI – DİRENÇ RÖPORTAJLARI 5

KHK’lı öğretmen Avcı’nın ötekini tanıma yolculuğu

‘Yan yana geldiğimizde güzeliz’

Sivas Meydanı’nda baş örtüsünü yakmak isteyen KHK ile mesleğinden ihraç edilen sınıf öğretmeni Avcı ile konuştuk. “Sivas’da meydanda eylem yapmak istedim. Baş örtüsünü sallayıp ‘Bu dili kullanmanızdan nefret ediyorum’ diye haykırmak istedim. Ve çıkarıp attım saygım olmadığından değil tabi, siyasi işaret olmasından. Ben artık onların siyasetinin aracı olmak istemiyorum. Düşüncelerim ve insanlığımla temsil edilmek istiyorum. Herkesin dini ırkı kendisine siyahsa siyah, beyazsa beyaz. Yan yana geldiğimizde güzeliz” diyor. İnsan Hakları savunucusu Avukat Eren Keskin’in kendisini savunmaya yönelik desteği onu güçlü kılarken, Gazeteci Mine Kırıkkanat’ın paylaşımı ise oldukça şaşırtmış ve mutlu etmiş.

Geçtiğimiz günlerde Antalya Kapalıyol’da ‘Hakkımı Helal Etmiyorum’ başlığı altında yapılan sokak röportajına katılan KHK’lı Öğretmen Sümeyye Avcı, ülkeyi son yıllarda kasıp kavuran adaletsizlik rüzgarına tepkisini açık şekilde ortaya koydu. Hakkını helal etmediğini gerekçeleri ile anlatmaktan çekinmeyen Avcı, KHK ile ihraç edilen öğretmenlerden biri. Sosyal medya hesabında yaptığı paylaşımlar nedeniyle ifadesi alınan Avcı’nın röportajda söyledikleri ‘ifade özgürlüğü’ kapsamında sayıldı ve serbest bırakıldı.  Yaşadığı süreçle hak ihlallerine karşı hassasiyet kazanan ve her kesimden mağdur olanlara ses olmaya çalışan Avcı ile fikri dönüşümünü bir kadın olarak verdiği mücadelede yaşadığı zorlukları ve sosyal medya paylaşımlarını yani direnme sürecini konuştuk. İhraç edildikten sonra yabancısı olduğu ‘öteki’ mahalleyle tanıştığını söyleyen Avcı, siyasete alet edilen dinin aydınlık yüzüne inanlardan. İhracın fikir dünyasında dönüşüme neden olduğunu söyleyen Avcı, son 20 yılda yaşananların 28 Şubat mağduriyetinden çok daha fazlasını yarattığını belirterek, insan hakları ihlallerine uygulanan çifte standartlara siyasi otoritenin temel hak ve hürriyetlere yönelik gaspına tepkisini son nefesine kadar sürdüreceğini söylüyor.

Size uzatılan mikrofona aslında milyonların söylemek istediği ama cesaret edemediği şeyleri söylediniz. Sivas’ta sınıf öğretmenliği okudunuz. Öğretmen olma sürecinizle başlayalım. Nasıl karar verdiniz öğretmen olmaya?

Ben hep ablaydım. Kardeşlerime baktım ve her zaman çocukları çok sevdim. Annemden sonra annelik yapardım. Evlenir evlenmez de çocuğum olsun istedim bu sevgi nedeniyle çocuklara bir şey verdiğin zaman dönüş alıyorum. Onlara ektiğim tohumların meyvesini çok güzel alıyorsun düşünün avukatım öğrencilerimden biri. Topluma uyumla kendini ifade eden müfredata bağlı kalmayan sosyal hayatta da aktif çocuklar yetiştirmeye çalıştık. İmkân yok diye mazeret üretmeden sevecen insanlara yetiştirmeye çalıştım. Şu an kendi çocuklarımı da öyle yetiştiriyorum. Bana soruyorlar sen bir öğretmensin neden 4 çocuk? Çünkü ben iyi insan yetiştirmek istiyorum bu çocuklarım olur, öğrencilerim olur, komşunun çocuğu olur burada amaç iyi etki bırakmak iyi yetiştirmek. O yüzden kalabalık bir aile olmak istedik.

ÖTEKİNİN ORTAK PAYDASI ‘HAK SAVUNUCULUĞU’

Siz Kayseri doğumlusunuz ama Sivaslısınız ve 80 kuşağındansınız. 80 ve sonrası doğanlar içinde zor bir süreç oldu. Ülkenin içinden geçtiği süreç ülkenin aydınlık geleceğine bıçak gibi kesen darbe o dönemin çocuklarının da çeşitli yasaklarla büyümesine neden oldu. İçinde bulunduğumuz dönemin en önemli değeri bence ‘empati’ çünkü karşı taraflar birbirini tanımak ve anlamak zorunda. Bu artık mecburiyet. Siz muhafazakar ailede yetişmiş dinsel öğretinin baskın olduğu katı kurallara sahip bir ailede yetiştiniz. ‘Öteki’ ni diğer tarafı keşfetmeniz nasıl oldu? Sizin düşün hayatınızda birtakım kırılmalar var. Bunu biraz anlatır mısınız?

Ben 28 Şubat sürecini de yaşadım ve o dönemde kapalı idim. İfadeniz çok doğru bizden olmayan insanlara hep mesafeli ve uzaktık. Onların hepsi bize göre ‘Anarşistti’, toplumun düzenini bozan kişilerdi. Meydanlarda bağırıyorsa elinde pankart varsa düzen bozucu idi eğitimle alakaları yoktu. Ama bugün geldiğim noktada anlıyorum ki; onlar yani ötekiler, hassasiyet kazandıkları konularında kendileri ile ilgili olmasa bile başkalarının haklarını savunacak kadar cesurlar. Doğanın hakkı, hayvanın hakkını savunma ve elbette insanların hakkını savunma. Sevsinler sevmesinler ortak bir paydaları var hak savunuculuğu. Bize gösterilen ise başkaydı ailemiz onların siyasi fikirleri bize şunu söylüyordu. ‘Onlar anarşist ve onlar ortalığı karıştırıyor, yakıp yıkıyor’ İhraç öncesi de sosyaldik ama ihraç sonrası bir süreç bir aydınlanma yaşadık .Bir Alevi arkadaşımla otururken bir Kürt ile sohbet ediyordum ama özünde onun acısını bilmiyordum geçmişte yaşadıklarına hakim değildim. Düşünün Ermenilerin yaşadıkları mesela bunları gerçek yaşananları o acılara ortak olmayı sonra öğrendim.

‘KÜRTÇE’YE SAYGI DUYMUYORUZ BU ÇOK ACI’

-Siz bir röportajda şey diyorsunuz Sivas’ta iki polis sizi sorguya alıyor biri sizi yargılar hareketler içine giriyor onun milliyetçi olduğunu, diğerinin daha insancıl yaklaşıyor ve onun Tuncelili olduğunu söylüyorsunuz. Bu sizi şaşırtmış gibi yani tırnak içinde öteki mahallenin insanının davranışını kaydediyorsunuz değil mi?

İhraç olduktan sonra artık daha ‘anlar’ bir noktaya gelmiştim. Alevi arkadaşı daha iyi anlıyordum sanki o da beni daha iyi anlıyordu. O bana insan merkezli bakıyordu. O bir insan ve hakları var evet benim görevim onları tutuklamak ama haklarına saygı duyarak bu şekilde yaklaştı bana. Hukuk ve insan hakları çerçevesinde davranıyor diğeri ise seni tahrik ediyor, yorum yapıyor eleştiriyor suçlu mu suçsuz mu bilmeden yargılıyor kendince. Bence davranışlarımızda bu ölçüyü tutturamıyoruz. Tamam görev insanı olmak başka hukuka dayanmak başka. İşte bu tip insanları gördükten sonra ‘hak merkezli’ çalışanların olduğunu gördüm.  İnsan Hakları Evrensel Beyannamesini gözetiyor yasayı önemsiyor. O yüzden öteki mahalleye ilgim arttı araştırmaya tanımaya çalıştım. Deniz Gezmiş’lerin idamı olsun başka konular olsun bize anlatılanla gerçek arasındaki farkı okudum ve kavradım. Neden idam edildiler bunu sorgulamak zorunda hissettim keşke bu sorguları daha küçük yaşlarsa yapabilme şansım olsa idi. Şurada dehşete düştüm. Geçen hafta parkta bir kadınla tanıştım civcivleri vardı kızım civcivlerini sevdi.  Biraz sohbet ettik röportajı hatırladı ve ben ‘Kürdüm’ dedi ama röportaj konusundan sonra söyledi bunu. ‘Kürdüm ama Kürt olduğumu hiç söyleyemedim. Çok yakın arkadaşlarım, komşularım yıllarca benim Kürt olduğumu bilmiyordu. Bir ortamda Kürtleri çok eleştirdiler ben de uyardım. Lütfen dikkat et ağırıma gidiyor ben de Kürdüm dedim. Arkadaşım şaşırdı benden özür diledi ama benden özür diledi dostundan yani. Benim kimliğimden değil içimde yaşadığım kırılmadan haberi olmadı’ dedi. Evet ben de yıllarca Kürtlerle Alevilerle komşuluk yaptım diyorum zarar vermedim diyorum ama zarar verdiğim nokta şu onların acısını bilmemek. Mesele birlikte çay içmek değil benim onu anlamam için o benim dilimde konuşmak zorunda Kürtçe konuşsa onu kabullenmiyorum. Mesele böyle bir şey. Antalya’dayız. Bir Rus, bir İngiliz konuştuğu zaman saygı ile bakıyoruz ama biri Kürtçe konuştuğu zaman durum öyle değil . İnsanlarla empati yapmamız lazım. Polis bana kimseyi asimile etmiyoruz diyor ama topluma sinen bir ötekileştirme var. İşaret diline saygı duyuyoruz ama Kürtçe’ ye saygı duymuyoruz bu çok acı katlanılamaz bir şey.

‘İNSAN KALABİLMEYİ BAŞARMAYA ÇALIŞIYORUM’

Hepimizin bir muhasebe zamanı var. Akşam yatınca ‘Elif bugün ne yaptın evren için kendin için’ diye soruyorum ben kendime. Siz de kendinize soruyorsunuz muhakkak. 20 yaşındaki Sümeyye ile bugün ki elbet farklı siz bu soruları nasıl cevaplıyorsunuz muhasebe anlarında? 

Önceden kendimi insan sanıyordum. Şimdi insan olmaya çalışıyorum diyorum. Yani eskiden olmuş, pişmiş, gayette yetenekli donanımlı hoş bir anne güzel bir eş diyordum kendime topluma uyum sağlayan kimseye zarar vermeyen bir insan diyordum. Yargılandım ihraç edildim bazı iftiralarla karşı karşıya kaldık bir sınav verdik veriyoruz. Ama bugün ‘olmuş’ diyemem asla kendim için, hayır öyle değil. Ben şimdi insan olmaya çalışıyorum. Sadece insan olmaya, insan kalabilmeyi başarmaya çalışıyorum.

15 Temmuz önemli bir kırılma. FETÖ bir suç örgütü, darbe girişimcileri suçlular cezasını çekmeli bunda bir behis yok. Ama KHK’lılar arasında ciddi haksızlığa uğrayanlar da var. Kurunun yanında yaşında yandığı oldu. Siz KHK’lılar ın da bir dayanışması ve mücadelesi var. Başka niyetler başka hesapların karıştığı bir ortam var. Bir de aykırı olanlar hep bedel öder ödedi de siyasi iklimde bazen bunlara imkân verdi. Kendi sürecinizi nasıl değerlendiriyorsunuz? Siz KHK’lılar nasıl bakıyorsunuz bu sürece ?

Sosyolojik bir bozukluk var. İnsanlar iktidar dilini sahiplenmese bile bir korku imparatorluğu var artık. Bir anne bu uğurda evladından kardeşinden vazgeçebiliyor. Diğer çocuklarım işimden olur korkusu .Medya ile oluşturulan iktidar hatasızdır algısı. Benim çocuğum ‘Terörist’ diyor. Vatanını sevsin ama evladına sevsin aileler. İnsan cinayet işleyen evladına bile sahip çıkıyor içerde bakıyor kan bağı denen bir şey var .Bu süreçte KHK’lılara en yakınları bile sırt çevirdi. Algıların hepsinin gerçek olduğunu sandılar.

28 Şubat birçok insanın kalbini kırdı bunu kalbi kırılan arkadaşlarımdan biliyorum. Ama bugün geldiğimiz noktanın yarattığı toplumsal mağduriyet 28 Şubattan çok daha büyük ve derin bunu o zamanın mağdurları yarattı. Kendi mahallesinde de ciddi sıkıntılar yarattı bugünün iktidarı. Bu konuda ne dersiniz?

Yüce Allah diyor ki; ibadetin gizlisi makbuldür bu tüm dinlerde de böyledir. İbadetini gizli yaparsın secdeye gidecek adamın önünde bir adam fotoğraf çekiyor. Bu Show’dur, reklamdır. Her şeyi siyaset malzemesi yaptılar ve 28 Şubat’ı da yine dinle vurdular. ‘Biz gelirsek dininizi rahat yaşayacaksınız ‘dediler.  Keşke din ve vicdan hürriyeti laiklik baştan sağlansa idi her inanan kendini ait hissetse ve mağduriyet olmasa idi bu zulüm ortamı oluşmayacaktı biz bu iktidara mecbur kalmayacak oy vermeyecektik. Baş örtüsü edebiyatı ile kazandılar. Ben baş örtülü idim ama çıkardım, 28 Şubatçıların çıkartmadığı baş örtümü çıkarttılar.  Meydanda eylem yapmak istedim Sivas’da baş örtüsünü sallayıp ‘Bu dili kullanmanızdan nefret ediyorum’ diye haykırmak istedim. Ve çıkarıp attım saygım olmadığından değil artık siyaset malzemesi. Ben onların siyasetinin aracı olmak istemiyorum. Düşüncelerim ve insanlığımla temsil edilmek istiyorum. Herkesin dini, ırkı kendisine siyahsa siyah beyazsa beyaz. Yan yana geldiğimizde güzeliz. Tek fark onun, siyahın az olması mı? O çok olsa idi ben çirkindim. Sayısal çoğunluk her zaman daha güzelmiş gibi sunuldu. Önce saygı ve empatiyi öğretmeliyiz evrensel değerleri. Oku diyen bir kitap böyle anlatılmamalı. Bugün barış akademisyenlerinin söylediği de aynı şeydir. İnsani değerde buluşalım. Mesala Prof. Dr Haluk Savaş her siyasi fikirde insanla buluşan ben de etki bırakan bir insandır. Son nefesine kadar öğrenmeye ve öğretmeye açık bir insandı her mahallenin sevdiği özel bir insandı. İdolüm oldu onun duruşu her cephenin fikrini anlaması empati gücü ben de çok iz bıraktı.

-Sosyal Medya çok güçlü artık. Paylaşımlar herkese ulaşabiliyor her kesimle etkileşim mümkün ama tabi bir iletişimci olarak söylüyorum doğru mesaj teyitli bilgi paylaşımı çok önemli. Birçok farkı siyasi fikre sahip insandan da destek aldınız. Sizi en çok şaşırtan hangi paylaşımlar oldu. Bir de paylaşımlarınız konusunda uyarı aldınız güvenlik güçlerinden bundan sonra daha dikkatli olacaksınız haliyle. Peki susmayı düşünüyor musunuz? Bu da son sorumuz olsun. Teşekkürler

Mine Kırıkkanat mesela. Paylaşmış ve ‘Bu kardeşim ülkeyi yönetmeli’ yazmış. Belki beni daha önce tanısa idi böyle demezdi onun için bir öcüydüm. Onun kardeşim yazmasına şaşırdım. Kafalarında sabit bir kalıp vardı bizlere ilişkin ama dönüşüyor herkes.  İnsan hakları savunucularının paylaşımlarına şaşırmadım onlar hep olaya hak noktasından bakıyorlar.  Ömer Faruk Gergerlioğlu, Eren Keskin gibi. Onlar hep aynıydı ve onlardan yanında olmalarını bekliyorsun da umuyorsun, diliyorsun. Ama en çok Mine Hanıma şaşırdım diyebilirim bir de 104 amiralden biri olumlu bir şey yazmış röportajımla ilgili. Bize bir bakışları var neticede ya da araştırıp mücadelemin samimiyetine inanmış bilemiyorum. Ben hepsiyle tanışmak istiyorum, tanımak istiyorum. Hak savunuculuğu noktasında kararlı tavrımı koruyacağım sosyal medyada isim soy isim bilgisi açık hesaplardan teyit edilmiş bilgilerle güvenli kaynaklardan paylaşım yapmaya kendimce mücadele etmeye devam edeceğim. Daha dikkatli olacağım ama mücadelemi sürdüreceğim. Ben teşekkür ederim yaşadıklarımı, mücadelemi anlatma imkânı verdiğiniz için.

smart

Son Yazılarım

Kartalkaya

Kartalkaya

Olguları karartan algı operasyonları Kara karışan is kokusu ile Kartalkaya “Bizim Büyük Çaresizliğimiz”  Barış Bıçakçı’nın eserinden uyarlanan ve erken yaşta kaybettiğimiz önemli sinemacılardan Seyfi Teoman’ın yönetmen koltuğunda olduğu filme atıfla içim yanarak bir...

Şiir Anneye 2 – Nilüfer Belediyesi

Şiir Anneye 2 – Nilüfer Belediyesi

-Leben-                                                                                                                                    Antalya,10.08.2021 Merhaba şiir anne, Yazarak olmaya ve oldurmaya çalışmak bir tercih meselesi. Bu tercihte bulunanlar bazı...

Şiir Anneye – Nilüfer Belediyesi

Şiir Anneye – Nilüfer Belediyesi

-Leben-                                                                                                                                  Antalya,10.08.2021 Merhaba şiir anne, Kahvemi almak için mutfağın yolunu tuttum. O şifalı dizeleri okurken suyun kaynamasını...

Manavgat ve İs Kokusuna Karışan Acı

Manavgat ve İs Kokusuna Karışan Acı

  Yüzyılın tehlikesi küresel ısınma her gün başka şekillerde başka afetlerle yüzünü göstermekte. Aşı ve mülteci karşıtları arasında sıkışıp kaldığımız +40 derece sıcakta yaşam mücadelesi sürerken, ülkenin dört bir yanından yükselen alevlerle sarsıldık. 17 ilde 58...

Elif Mir – Hayat Dergisi

Elif Mir – Hayat Dergisi

  Basın danışmanı gazeteci meslektaşımız Elif Mirmahmutoğlu’un sizlere tanıtmak istiyoruz. Güler yüzlü ve çalışkanlığı ile meslektaşları arasında da sevilen ve takdir edilen Elif Mirmahmutoğlu’nun bilinmeyen yönlerini ve mesleğe dair her şeyi sizler için...

Yaşayan antik kent Kaleiçi, hikayelerini anlatıyor

Yaşayan antik kent Kaleiçi, hikayelerini anlatıyor

Antalya’da Muratpaşa Belediyesi, Kaleiçi’nde gündelik yaşamın tarihini sandıklardan çıkardı,özel bir belgesel çalışmayla bugüne taşıdı. HafızaMekanları ve Kültürel Miras-Antalya Kaleiçi Evleri projesiyle yaşayan antik kentte evlerin tarihinin anlatıldığı çalışma, 7....

Yavşaklık Virüsü

Yavşaklık Virüsü

  Çok efendi, harika bir çocuk tanıyordum. Uzun süre görmeyince ortak bir tanıdığıma sordum. “Hiç sorma” dedi tanıdık; “seninki çok değişti, yavşaklarla takıla takıla, yavşağın teki oldu.” Yavşak bit yavrusu demek. Argodaki kullanımını nasıl tarif edebilirim:...

Islak Çorap Kokan Bir Odadayız

Islak Çorap Kokan Bir Odadayız

Hikâyeye uzaktan bakmak istediği dönemleri olur insanın. Günlük telaşın altında ezildiği veyahut stresin yarattığı tozları halının altına süpürdüğü günleri, yılları olur bazen insanın. Ama toz bulutu gün gelir artık halının altına sığmaz olur. Islak çorap kokan bir...

Yaşa Yaşa Gör Temaşa

Yaşa Yaşa Gör Temaşa

Türkiye basın tarihinde son 20 yıl ve makbul olan gazeteci tipi Kuzey Avrupa’da yaşamadığımız için adrenalin bizim için çay gibi bir şey. Günde 12 doza yakın adrenalin almazsak ruhumuz azapta. Çanlar çalmaya devam ediyor virüs Türkiye tipi yayılmacı haliyle AVM’lerde...

Turnusol Kağıdı

Turnusol Kağıdı

Turnusol kağıdı AİHM ve Barolar Bazen bazı olaylar turnusol kağıdı işlevi görür. Günlük hayatımızda da sıkça yaşarız da sonradan fark ederiz aslında olup biteni... Canımlı gülümlü ileri derece samimi bir akraba ya da arkadaştan bir gün borç istemeye gör ya da hak...

Sosyal Medya